11.9.08

Yaşam Koçu Sadık - Zafere giden yolda çekilen çile kutsaldır.

Yaşam koçluğu görüşmelerinde(seanslarında) karşılaştığımız en büyük sorunlardan biri, müşterilerimizin, belirlenen hedeflere ulaşmak için atılan adımlarda gösterdikleri sabırsızlık. İlk haftalarda büyük bir hevesle atılan bu adımların, haftalar geçtikçe Osmanlı adımlarına dönüşmesini, belirlenen hedeflerin imkansızlığına değil, ülkemizde yaşam koçluğunun yeterince tanınmamasına bağlıyorum. Bu noktada izninizle yaşanmış bir olaydan bahsetmek istiyorum. En değerli müşterilerimden biri olan Kafein aka. demme, yaşadıklarımızı sizlerle paylaşmam konusunda bana izin verdiği için, lütfen aklınıza müşterilerinin özel hayatını sağa sola döken bir yaşam koçu olduğum gelmesin.

Demme, geçen hafta yedinci seansa oldukça gergin ve üzgün geldiği zaman hiç şaşırmadım. Hiçbir şey söylemeden bana sarıldı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ne olduğunu sorduğumda aldığım cevaba da şaşırmadım çünkü cevabının ne olacağını çok iyi biliyordum. Çevrenin ve mahalllenin üzerinde yarattığı baskıya daha fazla dayanamadığını ve bu yüzden yaşam koçu desteğini bırakmak istediğini söyledi. Benim verdiğim desteğin, belirlediğimiz hedeflerin muhteşemliğinden, ne kadar da mutlu olup ne kadar da kendiğini iyi hissettiğinden bahsetti. Ama aynı zamanda da esnafın, ailesinin, arkadaşlarının, köpeğinin kendisinden iyicene uzaklaştığını anlattı. Arkadaşlarının "biz senin dostun değil miyiz de ne idiğü belirsiz birinden yardım alıyosun!" sitemlerine, babasının "her şeyimiz tamdı, bi de yaşam koçu ziki çıktı başımıza!" kızgınlığına, esnafın burada ağzıma alamayacağım küfürlerle süslenmiş alaylarına artık katlanamayacağını söylerken göz yaşlarını bir türlü durduramıyordu.

"Pusat demme Pusat!" dedim. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Sen Pusat'ı seyretmemiştin değil mi?" diye sordum. Seyretmediğini söyledi. İşte bütün sorun bundan kaynaklanıyordu. Demme de Pusat dizisini seyretmemiş milyonlarca insan gibi zafere giden yolda, çekilen çilelerin kutsal olduğunu bilmiyordu. Hiç zaman kaybetmeden dvd'ye Pusat'ı koydum ve birlikte seyretmeye başladık. Tam üç bölüm seyrettik. Her bölümde demme'nin gözlerinin nasıl ışıldadığına şahit oluyordum.

Üçüncü bölüm bittiğinde bütün seti demme'ye verdim ve ondan bir sonraki seansımıza kadar diziyi bitirmesini rica ettim. Geriye kalan bölümlerin hepsini bir gecede bitirebilecek kadar heyecanlı olduğunu söyledi ve giderken neredeyse mutluluktan havalara uçacaktı.

Sözlerime burada son verirken, benim desteğimi almak isteyen herkese bedava Pusat dvd'si verildiğini de belirtir, zafere giden yolda çekilen çilelerin kutsal olduğunun altını bir kez daha çizer, "Pusat youtube'da da var!" diye düşünenlere internetteki Pusat'ın görüntüsünün kalitesizliğini ve seslerdeki kaymayı hatırlatırım. Mutluluk aslında çok yakınızıda ve yaşam koçunuz Sadık bir e-mail uzaklığınızda. Görüşmek üzere.

No comments: